Kortikosteroid Tedavisi ve Etkileri
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ VE ETKİLERİ
"Kortikosteroidler (kortizon, prednizon, deksametazon v.b.) vücutta böbrek üstü bezlerinden salgılanan bir hormon olan kortizole benzer steroid yapıda ilaçlardır. Çok sayıda tipi geliştirilmiştir, ilk geliştirilen ve halk arasında ismi en bilinen kortizondur.
Kortikosteroidler bazı ciddi hastalıklarda hayat kurtarıcıdır ve bu hastalıkların tedavisinde vazgeçilmezdir. Fakat kortikosteroid tedavisinin çok sayıda yan etki riski vardır. Bu riskler ve bunlara karşı alınabilecek önlemler aşağıda listelenmiştir.
1. Uygun kullanım şekli: Kortikosteroidlerin sabah erken saatlerde alınması vücuttaki hormon dengesinin bozulmaması açısından önemlidir. Kortikosteroiddozunu azaltarak kesmek vücudun hormon dengesini sağlamak için faydalıdır. Bu yüzden yüksek dozda kortikosteroid kullananlarda tedavi aniden kesilmemelidir.
Kortikosteroid tedavisi kesildikten sonra, böbrek üstü bezleri baskılanması aylarca devam eder. Bu dönemde stres durumlarında böbrek üstü bezi yetmezliği belirtileri olan iştahsızlık, bulantı, zayıflık, yorgunluk, ve nadiren tansiyon düşüklüğü ve şok ortaya çıkabilir.
Bu durumlarda kanda sabah kortizol seviyesi ölçülmeli ve bir endokrinoloji uzmanından görüş alınmalıdır.
Genel anestezi ile ameliyat gibi stres yaratan durumlarda dışarıdan kortikosteroid desteği yapılması faydalı olabilir.
2. Mide barsak sistemi üzerine etkileri: Kortikosteroidler mide ülseri riskini ve ülserin kanama ve delinme riskini artırır. Mide üzerine yan etkisini azaltmak içinyemekle birlikte alınmalıdır. Ayrıca birlikte antiasit ve mide koruyucu ilaçlar önerilmektedir.
Aspirin, ağrı kesici, sigara ve alkol kullananlarda ve eskiden ülseri olanlarda risk daha fazla artar.
Kortikosteroidin sindirim sistemi üzerindeki diğer yan etki ve riskleri: bulantı-kusma, reflü, yemek borusunda mantar enfeksiyonu, karaciğerde yağlanma ve kan yağları (trigliseridi) yüksek olan kişilerde pankreas iltihabı
3. Kas iskelet sistemi üzerine etkileri: Kortikosteroid tedavisi sırasında gerekli önlemler alınmazsa hastaların yaklaşık yarısında kemik erimesi (osteoporoz) görülür. Kemik erimesi yıllar içerisinde bulgu verebilir. Ancak en belirgin kaybın tedavinin ilk 6-12 ayında gelişmekte olduğu akılda tutulmalıdır.
En büyük risk fiziksel aktivitede bulunmayan yaşlılar ve menopoz sonrası kadınlardadır.
Kemik erimesini azaltmak için:
Sigara bırakılmalıdır, alkol ve kafein kısıtlanmalıdır.
Kemik yapımını uyardığı için mümkün olduğunca egzersiz yapılmalıdır, hareketsiz yaşam tarzından kaçınılmalıdır.
Yüksek miktarda kalsiyum içeren içeren gıdalar (yağsız süt ve süt ürünleri) tercih edilmelidir.
Günde 1.5 gram kalsiyum, 800IU D vitamini ile birlikte alınmalıdır.
Kemik erimesi ile ilgili olan ilaçları doktorunuza danışarak ve onun önerisi ile kullanmanız uygun olacaktır.
Kemik kaybını değerlendirmek için tedaviye başlarken ve bundan sonra 6-12 ayda bir kez DEXA ile bel ve kalça bölgesinde kemik yoğunluğunun ölçülmesi faydalıdır.
-Özellikle gençlerde, genellikle en az 6-12 ay tedavi sonrası uylukta ortaya çıkan kemik ölümü (aseptik nekroz) riski mevcuttur.
Alkolizm, sigara, karaciğer yağlanması, kanda trigliserid yüksekliği ve travma bu riski artırır.
-Kortikosteroide bağlı kas kaybını engellemek açısından proteinden zengin diyetle beslenilmelidir.
Özellikle bacakların uyluk kaslarında ve üst kol kaslarında simetrik, ağrısız, kas güçsüzlüğü (miyopati) gelişebilir. Tedavide kortikosteroidin kademeli olarak azaltılması ile beraber fizik tedavi önerilir.
4. Gözde istenmeyen etkiler: Katarakt ve göz içi basıncı artışıdır. Çocuklar katarakta erişkinlerden daha yatkındır. Kişisel yatkınlık önemlidir, düşük dozlarda da oluşabilir.
Kortikosteroid tedavisi sırasında 6-12 ayda bir göz muayenesi olmak faydalıdır. Doz azaltmak kataraktın ilerlemesini engellemeyebilir ancak tedaviyi kesmek faydalı olabilir.
5. Metabolizma üzerine etkileri: Kortikosteroidler kan şekerini yükseltir. Bu yüzden mevcut şeker hastalığının kontrolünü daha da zorlaştırır. Yeni şeker hastalığı başlatma enderdir ve çok yüksek dozlarda görülür.
Şeker hastalığı olanlarda kan şekeri kortikosteroid tedavisi boyunca daha yakından takip edilmelidir.
Çoğu hastada kortikosteroid kesildikten birkaç ay sonra, kan şeker düzeyi tedavi öncesi durumuna döner.
-Kortikosteroidler kan yağlarını yükselttir. En fazla trigliserid isimli yağlar artar ama LDL (kötü kolesterol) ve HDL (iyi kolesterol) artışı da gözlenebilir.
Yağdan (özellikle doymuş-katı yağdan) fakir diyetle beslenilmelidir.
-Kortikosteroidlerin vücutta tuz ve su tutucu etkileri tansiyonu yükseltir. Bu etkiden korunmak için özellikle tuzsuz diyet yapılmalıdır.
Kortikosteroidlerin tansiyon yükseltici etkisi genellikle ilk 2 haftadan sonra ortaya çıkar.
Hastalara kilo takibi yapılması da önerilir.
Kortikosteroidler damar sertliğini hızlandırır, damar tıkanıklığına yatkınlığı artırır (yatağa bağımlılık, sigara ve doğum kontrol hapı ile risk daha da artar).
6. Bağışıklık sistemi üzerine etkileri: Kortikosteroidler bağışıklık sistemini baskıladığı için bulaşıcı hastalıklara yatkınlığı arttırır, bu hastalıkların daha şiddetli geçirilmesini kolaylaştırır.
Günde 20mg’dan az kortikosteroid kullananlarda aşılamaya bağışıklık sisteminin yanıtı iyi olur. Fakat özellikle kortikosteroid kullanan çocuklara canlı aşı yapılmamalıdır.
7. Gebelik ve üreme sistemi üzerine etkileri: Gebelikte prednizon isimli kortikosteroid kullanıldığında bebekte çok az bir etki saptanılmıştır. Çünkü prednizon göbek bağında parçalanmaktadır.
Buna karşın flor içeren betametazon, dekzametazon gibi kortikosteroidler bebeğe daha fazla oranda geçmektedir.
Kortikosteroid tedavisi alan gebelerde yüksek tansiyon ve şeker riski artar.
Doğuma yakın yüksek doz kortikosteroid kullanılması bebeğin böbrek üstü bezlerini baskılayabilir.
Kortikosteroid anne sütüne bir miktar geçebilse de kortikosteroid kullanan annelerinin bebeklerini emzirmelerine engel değildir. Yine de emzirme ilaç alımını takiben 4 saat geçmesini bekledikten sonra yapılmalıdır.
Hamile olmayan kadınlarda, kortikosteroid özellikle kalçadan iğne yapılarak veriliyorsa adet kesilmesine ve yanlış gebelik alarmına sebep olabilir.
Kortikosteroid kadınlarda doğurganlığı etkilemez, erkeklerde sperm sayısında azalma bildirilmiştir.
8. Psikolojik etkileri: Doza bağlı olarak hastalarda ruh hali değişikliklerine, endişe bozukluklarına ve uykusuzluğa neden olabilir.
Doz düşme döneminde depresyon gelişen hastalar mevcuttur.
Yüksek doz, uzun süre kullanım kafa içi basıncını artırıp baş ağrısı, görme bozuklukları (göz dibi ödemi), bulantı ve kusmaya neden olabilir.
9. Derideki istenmeyen etkileri: Kortikosteroidler bağ dokusunu zayıflattığı için deri incelmesi, deri çatlakları, ve kolay morarma deride izlenen başlıca yan etkilerdir.
Kortikosteroid yara iyileşmesini geciktirir. Yara iyileşmesini hızlandırmak için C vitamini öneren otoriteler mevcuttur.
Yüzde kızarıklık ve şişlik, özellikle gövdede sivilcelenme, ensede kalınlaşma, kıllanma artışı, geçici saç dökülmesi, deri renginde koyulaşma gibi deri yan etkileri olabilir.
Kortikosteroid kullanan hastalara önerilerin özeti:
1. Sigaranın bırakılması, alkol ve kafeinin kısıtlaması.
2. Az tuzlu diyet. Düzenli kan basıncı (tansiyon) ve kilo takibi yapılması.
3. Kalsiyum içeren gıdaların bolca tüketilmesi. (Ek olarak kalsiyum ve D vitamini ilaç desteği).
4. Az yağlı diyet. Özellikle katı ve doymuş yağların tüketilmemesi.
5. Proteinden zengin diyet ve günlük bedensel egzersiz yapılması.
6. Karbonhidrattan (şeker ve şekerli gıdalar) fakir diyet.
7. Yaklaşık 6-12 ayda bir göz muayenesi olmak ve kemik yoğunluğu (DEXA) ölçümü yapılması.
8. Yukarıdaki riskleri değerlendirmek için doktorunuzun uygun gördüğü sıklıkta kan ve idrar tetkiklerinin yapılması."
kaynak: http://www.turkdermatoloji.org.tr/icerik.php?id=143
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder