:)
23 Nisan 2015 Perşembe
:)
Etiketler:
hayattan,
Hemşire,
hemşirelik,
kamu,
spotu,
türk hemşireler derneği
17 Nisan 2015 Cuma
SOLUNUM ACİLLERİ - OKSİJEN TEDAVİSİ
Acil bakımın en önemli bileşenlerinden biri olan oksijen tedavisi için gerekli malzemeler: ambulansta orta büyüklükte ve çantada küçük oksijen tüpü; oksijen tüpüne takılacak basınç ayarlayıcı (regülatör) ve akım düzenleyici (flowmeter); akım düzenleyici ile maske arasında bağlantıyı sağlayacak bağlantı tüpü; nazal kanül, basit maske, geri dönüşsüz torbalı maske(rezervuarlı nonrebreathing mask) veya ambu bag valve mask(balon maske).
Acil bakım verilirken hastanın yaşam bulguları ve genel durumu ile uyumlu oksijen verilmelidir. Yaşam bulguları normal sınırlarda, ancak ağrı ve anksiyetesi olan hastalarda, psikolojik rahatlama sağlamak amacıyla düşük yoğunlukta (konsantrasyonda; dakikada 2-6 litre) oksijen verilebilir.Yaşam bulguları normal sınırların altında veya üstünde ise, ancak hayati tehlike oluşturacak boyutta değilse (örneğin : solunum dakikada 20-30 arasındaysa) orta yoğunlukta (% 50-70 oranında) oksijen verilebilir. Yaşam bulguları hayati tehlike oluşturacak boyuta geldiğinde yüksek yoğunlukta (% 70-90 oranında) oksijen verilmelidir. Solunum ve kalp durmasında verilecek oksijen oranı % 99 dur ( hangi maske ile hangi yoğunlukta oksijen verilebileceği ekteki listede görülmektedir).
Oksijen verilirken dikkat edilecek noktalar:
- Oksijen verilirken dikkat edilmesi gereken kurallar için bakınız : acil bakım-oksijen tedavisi bölümü.
- Basit maske ile dakikada 6 litreden düşük oksijen verilmesi sakınca yaratacağından 6 litreden düşük yoğunluktaki oksijen kullanımı için nazal kanül tercih edilmelidir.
- Yüksek yoğunlukta oksijen verilmek istendiğinde mutlaka oksijen torbası(rezervuar) takılmalı ve hastaya verilmeden önce torbanın üçte biri boş kalacak şekilde torba oksijen ile doldurulmalıdır.
- KOAH(kronik obstrüktif akciğer hastalığı) vb durumlarda tercihen venturi maske ile hastanın genel durumuna uygun ancak düşük yoğunlukta oksijen verilmelidir (bakınız: Paramedik kitabı , oksijen tedavisi bölümü).
Çağrı öncesi portable(taşınabilir) oksijen tüpünün basınç ayarlama vanası açılarak tüp basıncının yeterli olup olmadığının kontrol edilmeli, eğer ibre kırmızı uyarı işaretine yakınsa tüp dolusu ile değiştirilmelidir.
Ambulansın içindeki yerleşik(merkezi sisteme bağlı) orta büyüklükteki tüpün basıncı kontrol edilmeli ve gerekiyorsa yenisi ile değiştirilmelidir.
Hastaya gidildiğinde , oksijen verilirken: Hastaya oksijen verilecek kanül veya maskenin ucu, bağlantı tüpü aracılığıyla oksijen tüpü üzerindeki oksijen çıkış yerine bağlanmalıdır
Nazal kanül ile verilecekse;
- Nazal kanülün uçları, hastanın burun deliklerine iyice yerleştirilmeli,
- Kanülün uzantıları her iki kulağın arkasından geçirilerek boyunda ve çenenin altında basınç yapmayacak şekilde sıkıştırılmadır (bakınız şekil).
- Yüz maskesinin (çeşitli boyutları varsa) hastaya uygun olanı seçilmeli,
- Sivri kısmı hastanın burun kemiğinin üzerine yerleştirilmeli, yuvarlak olan alt kısmı hastanın alt çenesine yerleştirilmeli,
- Kanülün veya maskenin oksijen tüpü ile bağlantısının yapılmalı, akım düzenleyicisi açılmalı ve verilecek miktar ayarlanmalıdır
Hastanın oksijen bağlantısı taşınabilir tüpten, merkezi sisteme bağlanmalıdır. Merkezi sistemin akım ayarlayıcısı istenen miktara kadar açılmalı ve taşınabilir tüp kapatılmalıdır.
Kaynak
Etiketler:
acil,
acil bakım,
acil durumlar,
akciğer,
aritmi,
dispne,
gündem,
hastalıklar,
hemşirelik,
maske,
oksijen,
plevral,
pnomoni,
suni,
sürtünme,
tedavi
SOLUNUM ACİLLERİ 2- TRAVMALARA BAĞLI NEDENLER
2- TRAVMALARA BAĞLI NEDENLER
Asıl şikayetler:
PULMONER EMBOLI’ DE ACIL BAKIM :
TİPİ | EMBOLİNİN SEBEBİ | OLUŞUMU |
YAĞ EMBOLİSİ |
| Yağ parçacıkları, sistemik dolaşıma karışarak pulmoner damarları tıkar. Pulmoner kanamaya neden olur ve diğer organlara kan akışını engeller |
HAVA EMBOLİSİ |
| Belirgin bir miktarda ( 5-15 ml / kg ) havanın dolaşıma katılarak, sağ kalbe veya pulmoner damarlara yerleşerek kan akımını engeller |
AMNİYOTİK SIVI EMBOLİSİ |
| Doğum esnasında amniyotik sıvı, maternal dolaşıma geçerse içindeki katı parçalar ( lanüga, mekonyum, vb ) pulmoner damarlara yerleşerek tıkanmaya neden olabilirler |
TROMBOEMBOLİ |
| Kan pıhtısının pulmoner damarlara yerleşerek tıkaması ile oluşur |
- Dispne
- Öksürme
- Hemoptizi
- Plöratik göğüs ağrısı (nefes alıp verirken oluşan ağrı)
Sık Rastlananlar:
| Nadiren Rastlananlar:
|
- Vital bulguların sık takibi, özellikle hipotansiyon ve yetersiz solunum yönünden.
- Oksijen tedavisi: basit maske ile 6-8 litre/dakika veya nazal kanülle 2-4 litre/dakika (gereksinime göre artırılabilir)
- Damaryolu açılır, % 5 Dekstroz DAKŞ verilir.
- Kardiyak Monitorizasyon : Malign kardiyak aritmiler izlenir. Sinüs taşikardisi sıkça görülmektedir ve çoğu kez özel bir tedavi gerektirmez.
- Acil transport.
SOLUNUM ACİLLERİ 1- TIBBİ ACİLLER
SOLUNUM ACİLLERİ
1- TIBBİ ACİLLER (DİSPNEYE YOL AÇAN NEDENLER)
PQRST nin dispneik hastada öykü alırken kullanılması :
P - Provake eden (arttıran) etkenler var mı? Herhangi bir olgudan sonra mı ortaya çıkıyor?
Paroksismal Nokturnal Dispne (PND - gece ortaya çıkan ve tekrarlayan dispne), genellikle kalp yetmezliği veya KOAH belirtisidir. Sebebi alveollerde biriken sıvı veya bronşlarda biriken sekresyonlardır.
Palyatif (hafifleten) etkenler var mı? Örneğin, ortopne hasta yattığında ortaya çıkan dispnedir. O nedenle hasta oturmayı veya hafif öne eğilmeyi tercih eder, böylece daha rahat nefes alır. Özellikle konjestif kalp yetmezliğinde görülür.
Q - Dispnenin özelliği nedir? Hasta hava açlığı hissediyor mu, nefes alırken mi yoksa verirken mi zorlanıyor?
R - Rekurrens (tekrarlama sıklığı) nedir? Daha önce benzeri sorun yaşadı mı, yaşadıysa bu
seferki dispne ile önceki arasında ne fark var, ne kadar önce oldu, sebebi ne idi?
S - Dispne ne kadar şiddetli, öykü alırken bulgular nelerdi fiziksel muayene yaparken değerlendirebilirsiniz. Hastanın astım veya kronik bronşit gibi kronik bir sorunu varsa, daha önce geçirdikleri ile kıyaslamasını isteyin. Ya da bu hafta soluk alma molası vermeden kaç merdiven çıkmış, geçen hafta kaç merdiven çıkıyormuş?
T - Dispne ne zaman başlamış, aniden mi başlamış yoksa birkaç günden beri artış mı göstermiş?
Astım ve konjestif kalp yetmezliğinde dispne, dereceli olarak birkaç saatte artar.
Pulmoner emboli ve spontan pnömotoraksta çarpar gibi aniden başlar.
PQRST nin yanı sıra hasta sigara içiyor mu, öksürüyor mu, balgam çıkarıyor mu, balgamın özelliği nasıl? Bunlar solunum güçlüğü (dispne) olan hastada tanı koymada önemli bilgilerdir.
KOAH (KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI): koyu kıvamlı, beyaz balgam çıkar. Eğer hasta balgam çıkaramazsa, balgamın miktarı artar, pürülan ( sarımsı-yeşilimsi renkte olması) ve kötü kokulu olabilir.
PNÖMONİ: hasta pürülan ve pas renginde balgam çıkarır.
PULMONER ÖDEM: hasta köpüklü, kanla karışmış balgam çıkarır. Miktarı korkutacak kadar fazla olabilir.
Kalp hastalığı, tuberkuloz veya akciğer travmasında hastada öksürükle taze kan gelebilir.
Hastada ağrı var mı, ağrı dispne ile ilgili mi? araştırılmalıdır.
SPONTAN PNÖMOTORAKS ve PULMONER ÖDEM de ani ve keskin göğüs ağrısıyla başlayan dispne görülür.
DİSPNE
HASTADA DİSPNEYE YOL AÇAN BAZI ACİL DURUMLAR, VE ACİL BAKIMI İÇİN TIKLAYIN
Kaynak
ANORMAL SOLUNUM SESLERİ
ANORMAL SOLUNUM SESLERİ :
RALLER ( CRACKLES, ÇITIRTILI SES )
Sınırlı, süreksiz çıtırtılar (veya sürekli oluşan küçük patlamalardır; gazoz içine pipetle hava üflendiğinde benzer ses oluşur). Genellikle inspirasyonda (veya bazı durumlarda soluk verirken) duyulan sestir. Akciğerlere (alveollere, bronşiollere) havanın girişi ve çıkışı sırasında spazm nedeniyle sekresyonların yer değiştirmesinde veya birikmiş sıvıdan hava geçerken oluşan seslere RAL denilmektedir. Konjestif kalp yetmezliği, bronşit, pnömoni ve pulmoner fibroziste duyulabilir. Akciğerde sıvı olduğunun ifade ettiği için Acil Bakımda tanıya götüren önemli bir bulgudur.
Krepitan Ral: Çoğunlukla akciğer tabanında duyulan, eksüda(sıvı) ile dolu, kollaps halindeki veziküllere hava girişi esnasında (inspirasyonda da- hava çıkışı esnasında) duyulur.
Kuru Ral: Genellikle bronş lümeninde, spazm nedeniyle oluşan daralma sonucu duyulan sestir.
Yaş Ral: Bronşlarda sıvı toplanması sonucu duyulan sestir.
Sibilan Ral: Sekresyonla dolu bronşlara hava girişi sırasında duyulan sestir.
WHEEZİNG / RONKÜS
Solunum esnasında duyulan ıslık şeklindeki sestir. Bronş ve bronşioller üzerinde duyulur; tıkanan veya daralan soluk yollarından geçen havanın, inspiryum sonu ekspiryum başında neden olduğu seslerdir. Yüksek ve düşük frekanslı müzikal sesler olarak tanımlanan wheezing ve ronküs arasındaki farklar:
RONKÜS (RHONCUS, HIRILTI): Bronş ve bronşiollerdeki sekresyonlar düşük frekanslı sese (hırıltıya) neden olurlar. Süreklidir. Soluk alışta, soluk verişte veya her ikisinde birden duyulabilir. Öksürme sonucu sekresyon atıldığında ses düzelir, örneğin kronik bronşit. Daralma nedeniyle de duyulan bu ses wheezinge göre daha geniş bir alandan geçtiği için ona göre daha kalın bir sestir
WHEEZING ( ISLIK ): Havanın iyice daralmış soluk yollarından geçerken oluşturduğu yüksek frekanslı sestir (dudaklarımızı büzerek ıslık çaldığımızda çıkan ses gibi), ekspirasyon süresi uzamıştır. Astım krizi, anaflaktik şok vb gibi bronkospazma neden olan durumlarda yüksek frekanslı ses (wheezing) oluşur.
PLEVRAL SÜRTÜNME
Solunum esnasında, inflamasyon nedeniyle plevral zarların birbirine sürtünmesiyle oluşan çıtırtılı sestir. Çıtırtıların sıklığı nedeniyle sürekli ses izlenimi verirler. İnspirasyonda ( ekspirasyonda da) duyulma olasılığı daha fazladır.
SOLUNUM ÇEŞİTLERİ
SOLUNUM ÇEŞİTLERİ
Solunum çeşitlerini ve özelliklerini görmek için TIKLAYIN
Başa Dön
SOLUNUM SESLERİ
NORMAL (VEZİKÜLER) SOLUNUM SESLERİ:
Göğüs steteskopla dinlenirken duyulan; havanın normal akciğer dokusundan geçerken oluşturduğu sese, veziküler (normal) akciğer sesleri denilmektedir.
Normal sesin yoğunluğu, inspirasyon esnasında düzenli artar, ekspirasyon esnasında üçte bire azalarak hemen biter.
Normal sesin kalitesinin ve yoğunluğunun bilinmesi ve tanınması çok önemlidir, böylece anormal sesler duyulduğunda daha kolay tanınacaktır.
Veziküler sesler, bronşlarda, akciğerde ve plevradaki hastalıklarda da
duyulabilir. Sesin duyulması azalabilir ancak yoğunluğu aynıdır, buna
solunum seslerinin azalması denilmektedir.
Solunum sesleri, hasta yatarken veya otururken dinlenebilir; bu özellikle, kalkmaya veya yatmaya gücü olmayan hastalar açısından kullanışlıdır. Akciğer seslerini önden ve sırttan hangi noktalarda nasıl dinleyebileceğinizi görmek için TIKLAYINIZ.
Akciğerdeki normal seslerin önden ve arkadan nasıl dinleneceğini, özelliklerini; anormal sesleri anlatan bir başka şema için tıklayınız.
Etiketler:
akciğer,
çeşitleri,
hastalık,
hemşirelik,
sağlık,
sesleri,
solunum,
veziküler solunum
ALERJİK REAKSİYON SONUCU OLUŞAN AKUT LARENKS ÖDEMİNDE ACİL BAKIM
ALERJİK REAKSİYON SONUCU OLUŞAN AKUT LARENKS ÖDEMİNDE ACİL BAKIM :
· Soluk yolu açılır.
· % 100 Oksijen verilir.Geridönüşsüz torbalı maske ile.
· 1: 1000 ‘ lik Adrenalin ‘ den 0.3 - 0.5 ml, subkutan olarak verilir. Gerektiğinde bu doz, 10 - 20 dakika ara ile tekrarlanabilir. Eğer Adrenalinin aerosol şekli varsa, hastaya 2-3 derin soluk aldırarak verilir.
· Difenhydramine ( Benadryl ), 25 mg intramuskular olarak verilir.
· Hastada adrenalin ve antihistamine cevap vermeyen şiddetli soluk yolu obstrüksiyonu varsa, hemen acil soluk yolu açılır. Eğitimini aldıysanız, KRİKOTİROTOMY yapın. Aksi halde, en kısa zamanda hastaneye ulaştırın.
· Tüm akut, hayati tehlike altında olan hastalarda olduğu gibi larenks ödeminde de hemen damar yolu açılır.
DİKKAT: 1:1000 adrenalin = 1 ml içinde 1 mg adrenalin (1/1 lik) ; Adrenalin = Epinefrin
Kaynak
Etiketler:
acil bakım,
alerjik,
hastalık,
hemşirelik,
larenks ödemi,
reaksiyon,
sağlık
YABANCI CISIM TIKANMASI ILE OLUŞAN HAFIF SOLUK YOLU TIKANMALARI
YABANCI CISIM TIKANMASI ILE OLUŞAN HAFIF SOLUK YOLU TIKANMALARI
Öksürme, yüksek ve sürekli bir basınç oluşturarak yabancı cismi dışarı atmaya çalışır. Öksüren kişilere uygulanacak sırttan vurma, karından itme ve göğüs basısı; ciddi sorunlara yol açabilecek olasılıklardır ve hatta soluk yolu tıkanmasının daha kötüleşmesine neden olabilirler. O nedenle bu uygulamalar şiddetli soluk yolu tıkanmalarına saklanmalıdır. Hafif tıkanmalarda kişi göz önünde tutulmalı tıkanıklık geçene ya da şiddetli soluk yolu tıkanması oluşana kadar.
YABANCI CISIM TIKANMASI ILE OLUŞAN ŞIDDETLI SOLUK YOLU TIKANMALARI
Tıkanma sonucu boğulmalarla ilgili klinik veriler, çoğunlukla, geriye dönük ve fıkra/kısa hikayeler niteliğindedir. Bilinci açık erişkinlerle, 1 yaşın üstündeki çocuklarda oluşan tam YCT ile ilgili vaka kayıtları, sırttan vurmanın, karından itmenin ve göğse bastırmanın ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Aşağı yukarı olguların % 50 sinde, tek yöntem kullanılarak soluk yolu açılamamıştır. Oysa, sırttan vurma, karından itme ve göğüsten itme uygulamaları birlikte kullanıldığında daha başarılı olunmuştur. Anestezistlerin gönüllü olarak gerçekleştirdikleri iki (prospektif) araştırma ile kadavralar üzerinde yapılan araştırmalarda; yapılan kıyaslamada göğüsten itmede karından itmeye göre soluk yolunda daha yüksek basınç oluştuğu saptanmıştır.
Göğüsten itme ile göğse bası aynı gibi olsalar da; YCT nedeniyle bilincinin kapandığı bilinen ya da YCT nedeniyle kapandığından şüphelenilen kişilere, TYD başlanmasının gereği kurtarıcılara öğretilmelidir. TYD esnasında, soluk yolunu açarken, yabancı cismin çıkma olasılığı nedeniyle her seferinde, kişinin ağız içi, zaman kaybına fırsat vermeden kontrol edilmelidir.
Tıkanma şüphesi olmayan bilinç kapanmalarında ve kalp durmalarında TYD uygulanırken, ağız içini alışkanlı haline getirip kontrol etmek gereksizdir.
PARMAKLA TEMİZLEME
Görünen bir yabancı cisim olmadığı halde, düzenli olarak ağız içini parmakla temizleme konusunda, herhangi bir çalışma yapılmamıştır; ancak dört vakada hastanın ya da kurtarıcının zarar gördüğü bildirilmiştir. O nedenle, körleme olarak ağız içini parmakla temizlemekten kaçının; soluk yolunu tıkayan katı madde görülüyorsa sadece o zaman çıkarın.
OLAY SONRASI BAKIM VE TIBBİ OLARAK GÖZDEN GEÇİRİLME GEREKSİNİMİ
Yabancı cismin başarıyla tıkandığı durumlarda, yabancı cisim soluk yolunda kalmayacağı için alt veya üst soluk yolunda bu nedenle ilerde herhangi bir sorun olmaz. Ancak kişi sürekli öksürüyorsa, yutkunurken zorlanıyorsa veya boğazına sanki birşeyler batıyormuş gibi hissediyorsa; bir doktora görünmesinde yarar vardır.
Karından itme sırasında, içte çok ciddi yaralanmalar oluşabilir; o nedenle yabancı cismi çıkarmak üzere karından itme basıncı uygulanan kişilerin bir doktor muayenesinden geçmesinde yarar vardır.
Kaynak
YABANCI CİSİM TIKANMASI(YCT, BOĞULMA)
YABANCI CİSİM TIKANMASI(YCT, BOĞULMA)
YCT çok yaygın olmayan, müdahale edilebilir bir sorun olmakla birlikte, kazaen ölüm sebeplerinden biridir. İngiltere’de acil servislerde, yılda 16000 erişkin ve çocuk YCT nedeniyle tedavi edilmektedir. Bu olguların %1 den az kısmı ölümle sonuçlanmaktadır. Erişkinlerde meydana gelen YCT, genellikle et (balık, kümes hayvanları ve diğer) gibi yiyeceklerle oluşmaktadır. Çocuklarda ise, bildirilen YCT olgularının yarısı birşeyler yerken (çoğunlukla şekerleme, çerez gibi), diğer yarısı da madeni para/jeton veya oyuncak gibi yiyecek özelliği taşımayan nesnelerle oluşmaktadır. İngiltere’de 1986-1995 yılları arasında bildirilen YCT nedeniyle ölen bebek ve çocuk sayısı 24 olup, bunların yarısından fazlası 1 yaşın altındaki bebeklerdir. Çocuk ve bebeklerde YCT nedeniyle oluşan ölüm nadirdir (ÇN: Türkiye için rakamlar var mı?????)
Birçok tıkanma/boğulma olguları yiyecekle oluşmaktadır ve genellikle de bu kişilerin yanında bu olaya tanıklık eden birileri vardır. O nedenle, kişiye hemen müdahale edilme olasılığı da vardır.
YCT nın ANLAŞILMASI/FARK EDİLMESİ/TANINMASI
Olayın fark edilmesi başarılı bir sonucun anahtarıdır; önemli olan bu acil durumu fenalık geçirme, kalp krizi, nöbet geçirme veya ani solunum yetmezliğine, siyanoza ya da bilinç kaybına neden olabilecek diğer olgularla karıştırmamaktır. Yabancı cisimler hafif ya da şiddetli tıkanmalara neden olabilirler. Bu ikisi arasındaki farklılıklar, belirti ve bulgular akış şemasında özetlenmiştir. Bilinci açıkken kişiye “tıkandın mı?” sorusunu sormak önemlidir.
Hafif tıkanmada kişi konuşabilir, öksürebilir, tıkandığını ifade edebilir ve solunumu vardır. Tam tıkanmada kişi konuşamaz, öksüremez, soruya ancak başını sallayarak yanıtlayabilir, solunumu ıslık şeklindedir, kişi panik halinde elleriyle boğazını kavrar, ilerledikçe soluk alamaz ve bilinci kapanabilir; hemen müdahale edilirse bilincini kaybetmeden yardımcı olunabilir.
ERİŞKİNDE YCT MÜDAHALESİNİN AŞAMALARI
Bu aşamalar, bir yaşın üstündeki çocuklardan itibaren her yaş grubuna uygulanabilir:
1. Eğer kişide hafif soluk yolu tıkanması bulguları varsa,
Ø Öksürmeye devam etmesi için kişi teşvik edilir, başka bir şey yapılmaz.
2. Eğer kişide şiddetli soluk yolu tıkanması bulguları varsa ve kişinin bilinci açıksa;
Ø Sırtına beş kez aşağıda anlatıldığı şekilde vurun
F Tıkanan kişinin, hafifçe sırtına doğru olacak şekilde yanında durun
F Bir elinizle kişinin göğsünden desteklerken, kişinin mümkün olduğunca öne doğru eğilmesini söyleyin ki, tıkanmaya neden olan yabancı cisim bu şekilde soluk yolundan aşağı gitmek yerine ağza doğru hareket etsin
F Diğer elinizi topuk kısmıyla, kürek kemiklerinin arasından 5 kez sert şekilde vurun
Ø Yabancı cisim tıkanması, bu 5 darbenin her birinin etkisiyle açılmış mı, kontrol edin. Sert vuruşların amacı beş sayıdan ziyade tıkanmayı açmaktır
Ø Eğer sırttan vurulan beş darbe ile yabancı cismi çıkarma çabaları başarılı olamamışsa, aşağıda belirtildiği şekilde, beş kere “karından itme” uygulayın:
F Tıkanan kişinin arkasına geçerek, kollarınız (kişinin) üst karın bölgesine(ÇN:göbek çukurunun yukarısına) gelecek şekilde kişiyi sarmalayın
F Kişinin öne doğru eğilmesini sağlayın
F Yumruk haline getirdiğiniz bir elinizi, göbek çukuru ile ksifoid çıkıntı arasındaki boşluğun ortasına yerleştirin
F Diğer elinizle, önceki koyduğunuz elinizi kenetleyerek; içe ve yukarı doğru sert darbeler uygulayın
F Beş kere tekrarlayın
Ø Tıkanma halen açılmadıysa, beş kez sırttan vurma ve beş kez karından itme şeklinde devam edin
3. Tıkanan kişinin herhangi bir anda bilinci kapanırsa:
Ø Bilinci kapanan kişiyi destekleyerek yere yatırın
Ø Hemen 112 yi arayın
Ø TYD ne başlayın (bölüm 5b deki erişkin TYD basamaklarına göre)
Karotis nabzı hissetme konusunda eğitim almış ve deneyimli sağlık personeli, nabız olsa bile, tıkanma nedeniyle bilinci kapanan kişide göğüs basısına başlamalıdır.
GÖĞSE BASI
Çok şişman kişide veya ileri dönem hamilede, batın yerine göğüs kemiğinden ( sternum ) bastırılır.
Bilinçli ve ayakta durabilen kişide uygulanışı:
Yine hastanın arkasına geçin, kollarınızı koltuk altlarından geçirerek ellerinizi önde kenetleyin.
Ellerinizi tam sternumun üzerine, ksifoid çıkıntının iki yada üç parmak üstüne gelecek şekilde yerleştirin. Kostalarla sternumun birleşme yerine kesinlikle yerleştirmeyin!
Yine içe doğru hızlı beş darbe yapın. Ve yabancı cisim çıkana kadra bu darbeleri tekrarlayın
BEBEKLERDE, YABANCI CISIM TIKANMALARINDA, soluk yolunu açmak üzere farklı bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemin uygulanışı:
1. Bebeği yüz üstü ön kolunuza başı aşağı gelecek şekilde yatırın Bebeğin başını, elinizle çenesinden tutarak destekleyin. Bebeği yatırdığınız kolunuzu bacağınıza dayayarak destek alın. Bebeğin başı vücudundan aşağıda olmalı. Elinizin sırtı ile, bebeğin sırtına, kürek kemiklerinin arasına, beş kez hızla vurun.
2. Boşta olan kolunuzu bebeğin sırtına yerleştirin. Elinizle başı destekleyin, bebeği sandviç gibi iki kolunuz arasında tutun. Bebeği sırt üstü diğer kolunuza yatırın, yine başı vücudundan aşağıda olsun. Kolunuzu bacağınıza dayayarak destek alın.
3. Bebeğin sternum kemiğinin ortasına; iki meme başı arasında çizilen hayali çizginin orta kısmından aşağı doğru iki veya üç parmakla, hızlı bir şekilde beş kez bastırın. Ve bu işlemi yabancı cisim çıkana kadar tekrarlayın.
Etiketler:
boğulma,
cisim,
hastalık,
hemşirelik,
solunum,
tıkanıklık,
tıkanması,
yabancı
SOLUK YOLU TIKANMALARI
SOLUK YOLU TIKANMALARI
SOLUK YOLUNUN TIKANMA NEDENLERI :
Bir AABT, soluk yolu tıkanmalarını hemen tanıyarak müdahale etmelidir. Birçok etken hastanın soluk yolunu tamamen veya kısmen tıkayabilir. Daha öncede bahsedilen bu etkenler:
Dil
Epiglot
Yabancı cisimler
Doku hasarı
Hastalıklar : Soluk yolu enfeksiyonları, alerjik reaksiyonlar ve astım gibi kronik hastalıklar ödeme veya bronşlarda spazma neden olarak solunum yolunu tıkayabilirler.
Alt soluk yolundaki tıkanmalarda AABT’ nin yapabilecekleri sınırlı iken, üst soluk yolu tıkanmalarına neden olan dil veya yabancı cisimler AABT’ nin uygulayacağı birkaç basit manevra ile soluk yolundan uzaklaştırılabilir ve soluk yolu açılabilir.
BELIRTILERI:
- Olağan olmayan solunum sesleri:
Horlama (snoring) : muhtemelen dilin farenksi tıkaması ile oluşur.
Çağıldama (gurgling): trakeanın yabancı cisim, kan, kusmuk vb ile tıkaması sonucu duyulan sestir.
Ötme (crowing, stridor) : larenks spazmı sonucu duyulan sestir.
Islık (wheezing): büyük bir sorun olmadığını düşündüren bu ses hafife alınmamalıdır, aksi halde soluk yolunda ciddi bir ödem veya spazm olarak karşınıza çıkabilir.
- Derinin rengi : Hasta soluduğu halde, deri belirgin bir şekilde mavimsi veya grimsi renk almıştır; özellikle de deri, dudaklar, dil, kulak memeleri veya tırnak dipleri. Bu renk değişikliği siyanoz olarak kaydedilmektedir.
- Solunumda değişiklikler: Hastanın solunumu normalden çok güç solunuma kadar değişiklik gösterebilir.
Soluk yolu tıkanmaları hafif veya tam tıkanma şeklinde oluşur, ikisinin de kendine özgü bulguları vardır ve acil bakım farklılık gösterir. O nedenle ayırt edilmesi önemlidir.
TIKLAYIN: Erişkinde yabancı cisim tıkanması, çocukta ve bebekte yabancı cisim tıkanması iş akış şemaları.
Etiketler:
acil,
acil bakım,
bakım,
gurgling,
hastalık,
hastalıklar,
hemşirelik,
ilk yardım,
sağlık,
snoring,
soluk,
soluk yolu tıkanıklığı,
stridor,
wheezing
SUNİ SOLUNUM
SUNİ SOLUNUM
Yapay solunum, kurtarıcı soluk, pulmoner resüsitasyon adı da verilen ancak daha çok suni solunum olarak bilinen bu işlemin amacı, vücudun karşılayamadığı oksijen gereksinimini dışarıdan destekleyerek karşılamaktır. Öğrenciler çoğunlukla, kurtarıcının akciğerlerinden gelen havanın solunumu durmuş kişiye nasıl yeterli oksijen sağladığını merak etmektedirler. Atmosferde bulunan % 21 oranındaki oksijenin sadece % 5 i kullanılmakta ve soluk verirken % 16 sı atmosfere geri dönmektedir. Dolayısıyla solunumu durmuş olan kişiye, kurtarıcıdan yeterince oksijen ulaşmaktadır. Ancak suni solunumun etkin olabilmesi için ilave oksijen vermek gerekir. Böylece hastanın yaşama şansı artacaktır. İlave oksijen olsun olmasın, suni solunum hemen başlatılmalıdır. Suni solunum birkaç şekilde yapılabilmektedir: ağızdan maskeye, ağızdan ağza, ağızdan buruna, ağızdan stomaya ve ağızdan ağza ve burna olmak üzere.
AĞIZDAN MASKEYE SUNI SOLUNUM: Suni solunum için kullanılabilecek basit malzemeler mevcuttur. Bunları kullanmak suni solunum yapan kişiyi enfeksiyonlara karşı koruyacağından tercih edilmelidir. Ancak unutmayın ki bu malzemelerin bulunmadığı durumlarda bir AABT olarak ağızdan ağza suni solunum yapmak durumunda kalabilirsiniz. Bu malzemelerden biri cep maskesi diğeri ise bag valve mask veya diğer bilinen ve en çok kullanılan adıyla "ambu"dur. Cep maskesi, hastanın ağzını ve burnunu kapatacak şekilde yerleştirilir ve üstteki delikten soluk verilir.
AĞIZDAN AĞZA SUNI SOLUNUM: Burada suni solunum, herhangi bir yardımcı gereç kullanılmadan gerçekleştirilmektedir. Ağızdan ağza suni solunum, hastanın solunumu durduğunda veya hastanın solunumunun derinliği ve sayısı yaşamını sürdürebilmesi için yeterli olmadığı durumlarda uygulanır. Unutmayın: suni solunum öncesi soluk yolu açık olmalıdır. Bunun için, yukarıda bahsedildiği şekilde hastanın başına durumuna uygun pozisyon verilmelidir. Suni solunum için izlenecek adımlar:
1. Hastanın bilinç durumunu saptayın; hastanın omuzlarından hafif kavrayarak “ iyi misiniz ? “ diye sorun.
2. Tepki yoksa, yalnızsanız SUNİ SOLUNUMA BAŞLAMADAN ÖNCE 112’ yi veya bağlı olduğunuz haberleşme merkezinizi arayarak yardım isteyin.
3. Hastanın durumuna uygun baş pozisyonunu vererek soluk yolunu açın.
4. Hastanın soluk alıp almadığını ( bak-dinle-hisset ile ) kontrol edin.
5. Baş pozisyonunu koruyarak hastanın burnunu işaret ve baş parmaklarınızla kapatın. Eğer cep maskesi kullanacaksanız; maskenin tepe kısmını burnun üzerine, yuvarlak olan alt kısmını ise dudak ile çene çıkıntısı arasındaki çene çukuruna yerleştirin.
6. İki yavaş soluk ( her bir soluğu 1 saniyede ) verin. Soluk vermek üzere:
Ağzınızı açın ve nefes alın. Ağzınızla hastanın ağzını iyice kavrayarak dışarı hava kaçmayacak şekilde kapatın ve soluğu verin(balon üfler gibi). Çok güçlü ve çok fazla miktarda soluk vermenin yararı olmadığı için; soluğu bir saniyede vermeye ve sadece göğüs kafesini yükseltecek miktarda vermenizde yarar var.
Verdiğiniz soluğun göğüs kafesini yükseltip yükseltmediğini gözleyin ve akciğerlerin direncini hissedin. Soluk verdikten sonra, soluğun kendiliğinden geri çıkabilmesi ve tekrar nefes alabilmeniz için hastanın ağzını açık bırakın ve bu arada göğüs kafesinin inişini izleyin.
Maske varsa maskenin yüze yerleştiğinden emin olun ve soluğunuzu delikten verin.
Tekrar nefes aldıktan sonra işlemi tekrarlayın.
7. Başladığınız suni solunuma rağmen hastanın spontan solunumu geri dönmezse, karotid nabza bakın. Eğer nabız alınamıyorsa, hemen TYD ne (kardiyopulmoner resüsitasyona; CPR, KPR ) başlayın. Eğer nabız alınıyor ama solunum yoksa; her 5 saniyede bir soluk verin ve her iki dakikada bir nabzı değerlendirin.
Suni solunuma, hastanın solunumu döndüğünde veya başka eğitimli / ilgili kişiye devrettiğinizde son verebilirsiniz. Ağızdan ağza suni solunumda rastlanan bazı sorunlar:
Soluk verirken kaçak olması. Nedeni kurtarıcının ağzı, hastanın ağzını yeterince iyi kapatmamıştır veya maske kullanılıyorsa maske doğru yerleştirilmemiştir.
Hastanın burnu parmaklar arasında iyi sıkıştırılmamıştır.
Baş pozisyonu bozulmuştur veya başa pozisyon verilmemiştir.
Hastanın ağzı nefes vermek üzere yeterince açılmamıştır.
Soluk yolundaki yabancı cisimler ( kusmuk, kan vd ) vardır.
Bu sorunlardan herhangi biri söz konusuysa, verilen solunumun anlamı yoktur çünkü soluk hastaya gitmediğinden hiç solutulmamış olacak ve çabalar boşa gidecektir.
AĞIZDan burna suni solunum: Genellikle ağızdan ağza suni solunum yapılamadığında; örneğin, ağzında veya alt çenesinde ağır yaralanması olan hastalarda, tercih edilir. Yine ağzında diş olmayan kişilerde ağzı kapatmak mümkün olmadığından ağızdan burna suni solunum tercih edilmektedir. Uygulama ağızdan ağza suni solunum ile aynı olmasına rağmen bir kaç farklılık vardır:
Bir el soluk yolunun açıklığını sürdürmek ve başın pozisyonu korumak için hastanın alnında dururken, diğer el ile ağız kapatılır.
Hastanın burnu açık kalır.
Hastanın ağzı iyice kapatıldıktan sonra alınan nefes burundan verilir.
Verilen nefesin rahatça çıkabilmesi için, burun açık bırakılırken ağız da hafif aralanır. Bu arada kurtarıcı nefes alır.
AĞIZDAN STOMAYA SUNI SOLUNUM: Nadiren de olsa stomalı hasta ile karşılaşabilirsiniz. Stoma, hastanın trakeasının kısaltılarak boyun kısmından dışarıya delik şeklinde açılmasıdır. Birkaç milimetre çapındadır. Bazen stomada iç içe geçmiş iki tüp vardır. Bu tüpler plastik veya metaldendir. Tüp olsa da olmasa da suni solunum işlemi aynıdır. Öncelikle stomayı kontrol edin tıkanma olabilir ve temizlenmesi gerekebilir. Sakın tüpleri yerinden çıkarmayın. Tüpleri yerindeyken temizleyin, bunun için bir gazlı bez veya mendil kullanabilirsiniz. Stomanın çevresindeki mukus veya yabancı cisimleri temizleyin. Stomanın içini temizlemek üzere, steril aspirasyon sondası ile trakeayı aspire edebilirsiniz. Sondayı 7 - 12 cm’ den fazla içeri sokmayın. Birkaç saniye içinde aspire edin. Stomanın kısmen de olsa açıklığını sağladıktan sonra ağızdan stomaya suni solunumu başlatın. Eğer elinizde bebek cep maskesi varsa enfeksiyondan korunma önlemi olarak suni solunum için onu kullanabilirsiniz. Maskenin stomayı yeterince kapattığından ve verdiğiniz soluğun hastaya ulaştığından emin olun. Uygulama ağızdan ağza suni solunum ile aynıdır.
ÇOCUKTA VE BEBEKTE SUNI SOLUNUM: izlenecek adımlar ve solunumun veriliş yolu erişkinle aynıdır. Dakikada vereceğiniz soluk sayısı erişkinde 8-10 iken, çocukta ve bebekte ise 12- 20 olmalıdır. Ayrıca bebekte baş ekstansiyonda olmalıdır. Çünkü erişkinde olduğu gibi baş hiper ekstansiyona getirilirse, bebekte soluk yolu tıkanır. Yine erişkinden farklı olarak bebekte, soluk ağızdan ağız ve burna birlikte verilir. Nedeni, ağız ile burun arasındaki mesafe bebkte kısadır.
GASTRIK DISTANSIYON: Bazen soluk yolunun kapalı olması nedeniyle ya da farkında olmadan çok kuvvetli(basınçlı) veya fazla miktarda soluk verildiğinde, hastanın midesine dolabilir ve şişkinliğe sebep olabilir. Gastrik distansiyon özellikle bebeklerde ve çocuklarda sıklıkla görülmekle birlikte, erişkinlerde de görülebilir. Hafif bir şişkinlik önemli değilken ileri derecedeki mide şişkinliğinde iki sorunla karşı karşıya kalabiliriz:
Birincisi, hava ile dolan mide diyafragmaya basınç yaparak akciğer hacmini azaltır.
İkincisi, regürjitasyon (mide içeriğinin soluk yoluna dolması) ve kusma ( mide içeriğinin basınçla dışarı çıkması )olasılığıdır. Her iki durumda da soluk yolu tıkanabilir, mide içeriği akciğerlere dolarak akciğer dokusunda hasara neden olabilir. Hatta pnömoni gelişebilir.
Gastrik distansiyonu önlemenin en doğru yolu hastanın başına uygun pozisyonu vermek, çok kuvvetli ve fazla miktarda soluk vermekten kaçınmaktır. Soluk yolunun kapanmasına başın yanlış pozisyonu neden olur.
Gastrik distansiyon gelişmişse kusmaya karşı hazırlıklı olun. Kustuğunda hemen hastayı yan yatırın ki kusmuk soluk yolunu tıkamasın. Aspirasyona hazırlıklı olun, hastanın ağız içini ve boğazını aspire edin.
Etiketler:
acil,
ağız,
aspirasyon,
bakım,
burun,
gastrik distansiyon,
hastalık,
hemşirelik,
ilk yardım,
maske,
sağlık,
solunum,
stoma,
suni
SOLUK YOLUNUN AÇILMASI
SOLUKYOLUNUN AÇILMASI
AABT olarak, ilk muayenede soluk yolunun açıklığını sağlamalısınız. Özellikle yarı bilinçli, bilinçsiz, solunum yada kalp durması nedeniyle kendiliğinden gerçekleşmesi olanaksız durumlarda solunumu sağlayacak kişi sizsiniz.
Daha öncede bahsedildiği gibi, solunum yetmezliğinin sebebi genellikle dildir. Baş öne düştüğünde dil geriye kayarak soluk yolunu tıkar. Eğer hasta bilinçsizse, dil kasları ve alt çene kasları gevşer. Dil, alt çeneye bağlı olduğundan bilinçsiz hastada dilin soluk yolunu tıkama olasılığı vardır. Soluk yolunu açmak üzere yapılabilecek en basit işlem dilin pozisyonunu düzeltmektir. Bunun için bazı manevralardan yararlanırız.
Soluk yolunu açmak ( dilin pozisyonunu düzeltmek ) üzere kullanılan iki değişik uygulama vardır: baş-çene pozisyonu, alt-çene pozisyonu, olmak üzere. Hastada baş, boyun veya omurga yaralanması varsa alt çene pozisyonu uygulanmalıdır.
1- BAŞ-ÇENE POZISYONU: Başın bu pozisyonu soluk yolunun maksimum açıklığını sağlayacaktır. Özellikle solunumun veya soluk yolunun açıklığının sürdürülmesinde yardıma gereksinim duyan hastada önemlidir.Yine dilin soluk yolunu tıkadığı durumlarda soluk yolunu açmak üzere kullanılır.
UYARI: Baş, boyun yada omurga zedelenmesi olasılığı varsa, baş-çene pozisyonu kullanılmaz. Bilinçsiz veya bilinçli travmalı hastalarda bu olasılığın, her zaman varsayıldığını aklınızdan çıkarmayın. Uygulanışı:
Bir elinizi sırt üstü yatar haldeki hastanın alnına yerleştirirken, diğer elinizin parmaklarını alt çenesinin kemik kısmına yerleştirin.
Hastanın alnına uygulayacağınız hafif bir basınçla başını geriye yatırın ( hiper ekstansiyona getirin ).
Diğer elinizin parmak uçları ile alt çeneyi destekleyin. Alt dişler, üst dişler ile aynı hizaya gelene kadar, alt çeneyi yukarı doğru hareket ettirin. Alt çenenin altında yer alan yumuşak dokuya sakın baskı yapmayın, aksi halde soluk yolunun tıkanmasına neden olabilirsiniz.
Hastanın ağzının kapanmasına fırsat vermeyin. Bunun için baş parmağınızla hastanın çenesini ağız açık kalacak şekilde geriye çekin. Parmağınızı hastanın ağzına sokmayın.
2- ALT-ÇENE POZISYONU: Bu pozisyon bilinçsiz yada baş, boyun, omurga yaralanması olasılığı olan hastada uygulanması önerilen tek pozisyondur.
Uygulanışı:
Hastanın başını, boynunu ve omurgasını dikkatle koruyarak, sırt üstü yatıracak kadar hareket ettirebilirsiniz.
Hastanın baş kısmına diz çökün ve dirseklerinizi yere dayayın.
Dikkatle ve nazikçe ellerinizi hastanın alt çenesine, kulak hizasındaki köşe çıkıntısına yerleştirin.
Hastanın başını ön kolunuzla sabitleyin.
İç kısımdaki parmaklarınızı kullanarak, alt çeneyi köşesinden öne doğru itin.
Baş parmağınızla da hastanın alt dudağını çekerek ağzın açıklığını sağlayın.
Hastanın başını döndürmeyin veya hareket ettirmeyin. Bu pozisyonu vermekteki amacınızın başı hareket ettirmemek olduğunu, hiç aklınızdan çıkarmayın.
Hastanın başını, boynunu ve omurgasını dikkatle koruyarak, sırt üstü yatıracak kadar hareket ettirebilirsiniz.
Hastanın baş kısmına diz çökün ve dirseklerinizi yere dayayın.
Dikkatle ve nazikçe ellerinizi hastanın alt çenesine, kulak hizasındaki köşe çıkıntısına yerleştirin.
Hastanın başını ön kolunuzla sabitleyin.
İç kısımdaki parmaklarınızı kullanarak, alt çeneyi köşesinden öne doğru itin.
Baş parmağınızla da hastanın alt dudağını çekerek ağzın açıklığını sağlayın.
Hastanın başını döndürmeyin veya hareket ettirmeyin. Bu pozisyonu vermekteki amacınızın başı hareket ettirmemek olduğunu, hiç aklınızdan çıkarmayın.
Etiketler:
acil bakım,
açılması,
baş,
çene,
hastalık,
hemşirelik,
ilk yardım,
nefes,
pozisyonu,
soluk,
solunum,
yolunun
SOLUNUM YETMEZLIĞI OLAN HASTADA ACIL BAKIM
SOLUNUM YETMEZLIĞI OLAN HASTADA ACIL BAKIM:
Hastada yetersiz solunum varsa veya solunumu durmuşsa, hemen müdahale edilmelidir, aksi halde sonuç ölümdür. Yaşamı tehdit eden solunum sorunlarında yaklaşım:
Soluk yolunu aç
Solunum durmuşsa suni solunuma başla
Solunumun değerlendirilmesi, soluk yolunun açılması ve suni solunum gibi işlemler, hasta sırt üstü yatarken en iyi şekilde yapılabilir. Eğer hasta farklı bir pozisyonda ise, hastanın değerlendirilebilmesi ve tedavi edilebilmesi için, hasta sırt üstü, düzgün bir zemine yatırılır veya sedyeye alınır.
Yaralanma ( travma ) söz konusu ise, hasta değerlendirilmeden önce kesinlikle hareket ettirilmemeli ve sabitlenmelidir. Çünkü spinal omurlarda zedelenme olabilir. Bu nedenle hemen boyunluk takılmalı ve hasta sırt tahtasına alınmalıdır. Solunum, birinci derece aciliyeti olan ve hemen düzeltilmesi gereken bir yaşam belirtisidir, o nedenle çok hızlı hareket edilmelidir. Baş, boyun veya omurga yaralanması olasılığını düşündürebilecek durumlar- özellikle de hasta bilinçsizse ve size neler olduğunu anlatacak durumda değilse- söz konusu ise:
Yaralanmanın şekli baş, boyun ve omurga yaralanmasına yol açabilecek türdense; kazazede merdiven başında bulunmuşsa, motorlu taşıt kazası , vb. durumlarda,
Omuz hizasındaki veya üstündeki yaralanmalarda,
Çevredeki kişiler veya ailesinden alınan yaralanma öyküsü bu olasılığı düşündürüyorsa,
Hasta bilinçsizse,
dikkatli olun, boynu ve omurgayı mutlaka koruyun(bunun için baş, sırt, kalça ve bacaklar aynı düzlemde olacak şekilde aynı anda çevrilerek sırt üstü yatırılabilir ve taşınabilir).
Kaynak
Hastada yetersiz solunum varsa veya solunumu durmuşsa, hemen müdahale edilmelidir, aksi halde sonuç ölümdür. Yaşamı tehdit eden solunum sorunlarında yaklaşım:
Soluk yolunu aç
Solunum durmuşsa suni solunuma başla
Solunumun değerlendirilmesi, soluk yolunun açılması ve suni solunum gibi işlemler, hasta sırt üstü yatarken en iyi şekilde yapılabilir. Eğer hasta farklı bir pozisyonda ise, hastanın değerlendirilebilmesi ve tedavi edilebilmesi için, hasta sırt üstü, düzgün bir zemine yatırılır veya sedyeye alınır.
Yaralanma ( travma ) söz konusu ise, hasta değerlendirilmeden önce kesinlikle hareket ettirilmemeli ve sabitlenmelidir. Çünkü spinal omurlarda zedelenme olabilir. Bu nedenle hemen boyunluk takılmalı ve hasta sırt tahtasına alınmalıdır. Solunum, birinci derece aciliyeti olan ve hemen düzeltilmesi gereken bir yaşam belirtisidir, o nedenle çok hızlı hareket edilmelidir. Baş, boyun veya omurga yaralanması olasılığını düşündürebilecek durumlar- özellikle de hasta bilinçsizse ve size neler olduğunu anlatacak durumda değilse- söz konusu ise:
Yaralanmanın şekli baş, boyun ve omurga yaralanmasına yol açabilecek türdense; kazazede merdiven başında bulunmuşsa, motorlu taşıt kazası , vb. durumlarda,
Omuz hizasındaki veya üstündeki yaralanmalarda,
Çevredeki kişiler veya ailesinden alınan yaralanma öyküsü bu olasılığı düşündürüyorsa,
Hasta bilinçsizse,
dikkatli olun, boynu ve omurgayı mutlaka koruyun(bunun için baş, sırt, kalça ve bacaklar aynı düzlemde olacak şekilde aynı anda çevrilerek sırt üstü yatırılabilir ve taşınabilir).
Kaynak
Etiketler:
acil,
bakım,
hasta,
hastalık,
hemşirelik,
sağlık,
solunum,
yetmezliği
SOLUNUM YETMEZLİĞİ OLAN HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ
SOLUNUM YETMEZLİĞİ OLAN HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Bir kişide solunumun yeterli olup olmadığını saptamak üzere izlenecek yol:
*BAK, göğüs kafesi yükselip alçalıyor mu ? Her iki göğüs eşit hareket ediyor mu ?
*DİNLE, ağız veya burundan solunum sesi duyuluyor mu ? Solunum sesli ise, çağıldama ( sıvı içinden geçen gazın oluşturduğu ses ), kesikli, ötme veya ıslık şeklinde mi ?
*HİSSET. Hastanın ağzından veya burnundan çıkan havayı yanağınızda hissedin.
*Mukozalar morumsu mu yoksa doğal renginde mi ?
*Dinlenme durumunda olan kişide solunum hızı ve derinliği nasıldır ? Kıyas yapabilmek için normal solunumun özellikleri saptanmalıdır.
SOLUNUM YETMEZLIĞI BULGULARI:
* Göğüste hareket yoktur yada en düşük düzeydedir.
* Karın ( abdominal ) solunumu vardır.
* Havanın ağız ve burundan giriş - çıkışı hissedilemez.
* Solunum seslidir; ıslık şeklinde, hırıltı, kesikli yada gürültülü olabilir.
* Solunum çok derin veya yüzeysel olabilir. Kişi soluk alıp verirken zorlanabilir.
* Kişinin cildi, dudakları, dili, kulak memeleri veya tırnak dipleri siyanotiktir ( morumsudur ).
* Üst solunum yolu tıkanıklığı olasılığı sonucu inspirasyonları ( soluk alışları ) veya alt soluk yolu tıkanıklığı olasılığı sonucu ekspirasyonları ( soluk verişleri ) uzayabilir.
* Kesik kesik solunum nedeniyle kişinin konuşmaya gücü yoktur veya cümlelerini zorlukla tamamlayabilir.
Kaynak
Etiketler:
acil,
bakım,
bulgular,
hasta,
hastalık,
hemşirelik,
ilk yardım,
solunum,
yetmezliği
SOLUNUM YETMEZLİĞİ
SOLUNUM YETMEZLİĞİ
[Solunum yetmezliği = dispne = kesik kesik soluma = nefes darlığı = hava açlığı = solunum güçlüğü şeklinde de tanımlanabilir.]
Herhangi bir nedenle solunumun yetersiz olmasına ve yaşamın devamı için gerekli olan oksijenin vücuda alınamamasına, solunum yetmezliği denilmektedir. Solunumun tamamen durmasına SOLUNUM ARRESTİ (DURMASI ) denir. Kalp krizi, felç, soluk yolunun yabancı cisimle tıkanması, suda boğulma, elektrik çarpması, aşırı doz uyuşturucu alımı, zehirlenme, beyin hasarı, ağır göğüs yaralanması, havasızlıktan( dumandan, zehirli gazlardan vb ) boğulma ve uzun süreli solunum yetmezliği sonucu solunum durması görülebilir. Solunum acilleri, üst veya alt solunum yollarında ortaya çıkan sorunlar, solunum kaslarının yada beyindeki solunum merkezlerinin işlev bozukluğu sonucu görülebilir. Solunum acillerine yol açan bazı durumlar:
SOLUK YOLU TIKANIKLIĞI
Soluk yolunun kapanması hastanın yaşamını tehdit eden en önemli acillerdendir. Özellikle üst soluk yolu dil, yabancı cisim, kusmuk, kan, dişler vb. nedenlerle tıkanabilir. Soluk yolu, kısmi yada tam tıkanabilir. Kısmi tıkanmada az yada yeterli hava değişimi vardır. Yeterli hava değişimi hastanın etkili öksürmesine olanak sağlarken, yetersiz hava değişimi öksürmeyi engeller ve sonuçta kişide siyanoz gelişir. Tam tıkanmada hasta soluk alamaz, öksüremez, konuşamaz. Tam tıkanmada kısa sürede bilinç kaybı gelişir ve hemen müdahale edilmezse ölümle sonuçlanır. Tam tıkanma, hastanın soluk alma çabasının artması ve soluk alırken zorlanması ile teşhis edilebilir. Hemen müdahale ile kurtarılabilir.
Dil, soluk yolu tıkanmasının en sık rastlanan nedenlerinden biridir. Normalde submandibular kaslar dili doğrudan, epiglottisi ise dolaylı olarak desteklemektedir. Kas tonüsü kaybolduğunda gevşeyen dil geriye posterior pharynx (arka farenks; boğaz, yutak ) e kayar ve soluk yolunu tıkar. Epiglottiste bu sırada larynx (larenks; gırtlak ) seviyesinde tıkanmaya neden olur. Dil ve epiglottis(gırtlak kapağı) bu durumda iken hava girişi en aza iner, hatta tümüyle engellenir. Dile bağlı olarak ortaya çıkan tıkanma, baş ve çene pozisyonu ile bağlantılı iken; hastanın sırt üstü, yüz üstü veya yan yatıyor olmasının tıkanmaya etkisi yoktur.
Yabancı cisim: Büyük, az çiğnenmiş yiyecekler larengofarenkste kalarak üst soluk yolu tıkanmasına neden olabilmektedir. Alkol kullanımı ve takma dişler de olaya katılabilmektedir. Bu tip aciller sıklıkla yemek esnasında görülmektedir ve bazen kalp krizi ile karıştırılabilmektedir. Yabancı cisim tıkanmalarında hasta öksüremez, konuşamaz, soluk almada zorlandığından eliyle boğazını kavrar; bu davranış tipiktir ve olayı kalp krizinden ayırt etmeyi sağlar.
Travma(yaralanmalar): Genellikle hasta bilinçsizse, soluk yolu dişler, yüz kemiği kırıkları, doku parçaları ve kan pıhtıları ile tıkanabilir. Ayrıca larenks kırıklarına veya larenksin yer değiştirmesine neden olan penetran yada künt yaralanmalar tıkanmaya ve vokal kordların kollapsına yol açabilir.
Larengeal spazm veya larengeal ödem: Glottis, erişkinde soluk yolunun en dar yeri olduğundan vokal kordlardaki herhangi bir spazm yada ödem ölümcül olabilmektedir. Hatta orta dereceli bir ödem bile vokal kordlardan hava geçişini engelleyerek asfiksiye ( boğulmaya ) neden olabilir. Larengeal spazma neden olan etkenler: anaflaksi, epiglottitis, çok sıcak hava / buhar inhalasyonu, duman veya toksik maddelerin solunması.
Aspirasyon: Erişkinlerde takma dişler ve kusmuk soluk yolunu tıkayabilir. Kusmuk, besin parçacıklarından, protein çözücü enzimlerden ve hidroklorik asitten oluşmaktadır; mide içeriğinin, mideden orofarenkse geri gelmesi (regürjitasyon ) tıkanmaya neden olabilir. Bu karışımdan oluşan kusmuk eğer akciğerlere geçerse, dokular arası sıvı birikimine, pulmoner ödeme ve aynı zamanda alveollerde şiddetli hasara neden olabilir. Bunun sonucunda alveol/ kapiller seviyesinde gaz değişimi bozulur, hipoksemi ve hiperkapni ortaya çıkar. Kusmukla aspire olan hastaların %60-80’inde bu komplikasyonlar görülmektedir. Ancak uygun acil müdahale ve aspiratörle erken aspire edilerek önlenebilir.
Diğer:Solunum merkezinin hasarı veya baskılanması; uyuşturucu kullanımı ( narkotikler, barbitüratlar ), kafa yaralanmaları, felç, elektrik çarpması ya da kalp durması sonucunda solunum durabilir.
Kaynak
SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
SOLUNUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Solunumun değerlendirilmesi ilk muayene ile başlar. Amaç, ilk anda hastanın yaşamını tehdit eden bir sorun varsa, sorunu saptayarak ortadan kaldırmak ve soluk yolunun devamlılığını sağlamaktır. İlk muayeneyi pratik açıdan uygunsa baştan ayağa (ikinci ) muayene takip etmelidir.
İLK DEĞERLENDİRME
İlk muayenede amaç, hastanın yaşamsal fonksiyonlarını tehdit eden bir unsur varsa onu saptamaktır. Öncelikle bak - dinle - hisset yöntemiyle solunum değerlendirilir. Kişinin solunumu horlama veya hırıltı şeklindeyse, muhtemelen soluk yolunda sorun vardır. İkinci olarak solunumun yeterli olup olmadığı değerlendirilir. Hasta bilinçli ise ve zorlanmadan konuşabiliyorsa, hastanın soluk yolu açık ve solunumu yeterli demektir.
Bilinç düzeyi değişken hastalarda ileri değerlendirme yapılmalıdır. Hastanın göğüs hareketleri değerlendirilmelidir. Normalde kişinin göğsü her nefes alışta yükselir, her nefes verişte alçalır. Erişkin kişinin solunum sayısı genelde dakikada 12 ila 20 arasındadır. Düzenli aralıklarla ve kendiliğinden gerçekleşir (spontan ). Düzensiz solunum, ciddi bir sorun olduğunu düşündürür ve oksijen desteği gerektirir. Göğüs bölgesi asimetrik hareketler açısından izlenmelidir. Göğsün bir tarafı yükselirken diğer tarafı yükselmiyorsa buna paradoksal solunum denir ve yelken göğsü düşündürür.
Hastanın solunumu yoksa yada soluk yolunda bir sorunu olduğunu düşünüyorsanız, yaralanma durumuna uygun olarak başa pozisyon verilen manevralardan birini kullanarak soluk yolunu açın. Soluk yolunun açıklığı sağlandıktan sonra solunumu değerlendirin. Solunum yeterliyse, oksijen verildikten sonra dolaşım değerlendirilir. Solunum yetersizse veya yoksa, suni solunuma başlanır. Hastanın solunumunu desteklemek üzere bag valv mask (balon maske ), demand valv resüsitatör; nazofarengeal airway, orofarengeal airway, endotrakeal tüp gibi araç gereçler kullanılmışsa, göğüs hareketleri izlenir. Amaç, işlem doğru yapılıyor mu, malzeme doğru yerleştirilmiş mi onu saptamaktır. Solunumun değerlendirilmesi, soluk yolunun açıklığının sağlanması, solunumun desteklenmesi ve kullanılan araç gereçler daha sonra anlatılacaktır.
İKİNCİ DEĞERLENDİRME
İlk muayenede amaç, yaşam bulgularını hemen değerlendirerek, varsa yaşamı tehdit eden unsurun ortadan kaldırılmasıdır. İkinci muayene daha ayrıntılıdır.
Öykü Alma: Öncelikle var olan sorunla ilgili kısa bir öykü almaya çalışın. Henüz yenilmiş veya içilmiş bir şeyin ardından mı gerçekleşmiş? Yaralanma olmuş mu? Bu sorulara alınan yanıtlar, soruna yol açan nedeni bulmaya yarayabilir. Sorun aniden mi yoksa artarak mı ortaya çıkmış ? Alerji veya anaflaksi öyküsü var mı ? Yaralanma söz konusu ise nasıl olmuş ? Bu sorulara alınan yanıtlar sorunun tedavisini etkileyebilir. Örneğin, boyundaki künt bir yaralanma, larengeal yaralanmaya dolayısıyla solunum sıkıntısına neden olabilir.
Baştan Ayağa Muayene: Öykü aldıktan sonra, dikkatinizi fiziksel muayeneye vermelisiniz. Solunumun yeterliliğini değerlendirirken deriye de göz atın. Çünkü deri rengi, hastanın oksijenlenme durumu hakkında oldukça önemli bilgiler verecektir. Solunumun bozulduğu erken dönemde, oksijen eksikliği sempatik sinir sistemini uyarır. Daha sonra deri rengi soluk bir hal alır ve terleme görülür. Siyanoz, solunum yetmezliğinin diğer bir bulgusudur. Hemoglobine oksijen bağlandığında kanın rengi parlak kırmızı olurken, oksijensiz hemoglobin kana koyu renk verdiğinden derinin rengi koyulaşarak, özellikle mukozalar morumsu bir renk alır, buna siyanoz denir. Ancak, dokuda şiddetli hipoksi olmadıkça bu güvenilir bir bulgu değildir. Siyanoz genellikle dudaklar, tırnaklar ve deride görülür. Kırmızı deri döküntüsü, özellikle arı sokmasında olduğu gibi, alerjiyi gösterirken, derinin kiraz kırmızısı renge dönüşmesi karbon monoksit zehirlenmesinin son döneminin göstergesi olabilir.
Solunum sayısının doğru belirlenmesi önemlidir. Solunum sayısındaki artma yada azalma solunum yetmezliğinin en erken bulguları olabilir.
Solunum yetmezliğinin bir başka belirtisi ise, yardımcı solunum kaslarının kullanılmasıdır. İnterkostal veya suprasternal çekilmelerin olması yada karın kaslarının kullanılması, yardımcı solunum kaslarının solunuma katıldığını gösterir. Bebek ve çocuklarda, burun kanatlarının solunuma katılması ve hırıltılı solunum, yetmezlik belirtisidir. Çomak parmak, özellikle uzun süreli kalp yetmezliği ve/veya solunum yetmezliği olan hastalarda görülür.
Solunumun değerlendirilmesindeki diğer aşamalar inspeksiyon ve oskültasyondur. Önce ağız ve burundaki hava hareketi dinlenir. Daha sonra göğüs steteskopla dinlenir. Hastane öncesi oskültasyonda steteskop sağ ve sol apekse (klavikulaların hemen altına), sağ ve sol orta kısma (sekizinci veya dokuzuncu interkostal aralığa, klavikula orta hattına), sağ ve sol aksilla orta hattına (dördüncü veya beşinci interkostal aralığa, göğsün yan tarafına) yerleştirilir. Sırtta da steteskop altı noktaya yerleştirilerek akciğer sesleri dinlenebilir. Hastanın durumu uygunsa, sırttan dinleme önden dinlemeye tercih edilmelidir. Çünkü sırttan dinlerken kalp sesleri ile akciğer sesleri birbirine karışmaz. Ancak hastanın soluk yolunu açık tutmak üzere hasta sırt üstü yatıyorsa önden ve yandan dinleme tercih edilir.
STETESKOP OLMADAN HASTANIN YAKININDA IKEN DUYULABILECEK SESLER:
*Horlama ( Snoring ): Üst soluk yolunun, dil ile kısmen tıkanması sonucu duyulur.
*Çağıldama ( Gurgling ): Kan, kusmuk veya diğer sekresyonların üst soluk yolunda birikmesi sonucu gargara yapar gibi duyulan sestir.
*Stridor (horoz ötüşü veya köpek havlaması şeklinde tanımlanır): Larenks ödeminde veya soluk yolunun aşırı daralmasında, soluk alırken ( inhalasyon ) duyulan kaba, yüksek sestir.
*Sessizlik : Solunum sesinin olmamasıdır. Oldukça kötü bir bulgudur, soluk yolunda veya solunumda ya da her ikisinde birden sorun olduğunu gösterir.
Kaynak
Etiketler:
acil,
acil bakım,
çağıldama,
değerlendirme,
hastalıklar,
horlama,
sağlık,
solunum,
stridor
STERİLİZASYON
I-ISI İLE
STERİLİZASYON
Güvenlik,
etkinlik, zararsızlık, kolay kullanım ve ekonomik açıdan
üstün özellikleriyle
ısı en sık kullanılan mikrop öldürme
yöntemidir.
Belirli
sıcaklıklar üzerinde proteinler pıhtılaşmaya başladığından
mikroplar ölmeye
başlarlar.
Sıvı veya
buhar halindeki nemli ısı kuru ısıya göre çok daha
yüksek enerji taşır ve
ısısını kolay iletir.
Isı tüm
mikroorganizmalara etkilidir. Ancak direnç farkları
bulunmaktadır. Etkinlik ısı
derecesi, ısının dağılımı, temas
süresi, mikrop cinsi ve yoğunluğu, ortam
özelliklerine (organik,
inorganik maddeler, pH,…) göre
değişebilmektedir.
Yüksek ısı
ile sterilizasyon 4 grup altında toplanır.
A-Kuru ısı
ile sterilizasyon
B-Kızıl dereceye kadar ısıtma ve yakma
C-Alevden geçirme
D-Nemli ısı ile sterilizasyon
A-Kuru ısı ile sterilizasyon
-Bu amaçla pastör fırını adı
verilen kuru sıcak hava
sterilizasyon
cihazı kullanılır.
-Kuru sıcak ısı ile cam ve metalden yapılmış
malzemeler ve buna
benzer yüksek ısıda
bozulmayacak maddeler steril edilir.
-160 0 C'de 2-2.5 saat,
170 0C'de 1 saat
tutularak da uygulanır.
B-Kızıl Dereceye Kadar Isıtma Ve Yakma
Genellikle iğne ve öze denilen mikrobiyoloji laboratuvarında kullanılan ekim aletlerinin sterilizasyonunda kullanılan bir yöntemdir.
C-Alevden geçirme
Cam kapların ağızları veya cam aletler alevden geçirmek suretiyle üzerlerinde bulunan mikroorganizmalardan arındırılırlar.
}Bu yöntemle kuru ısı ile steril edilemeyen, yani yüksek kuru ısıya dayanıksız malzemelerin sterilizasyonu yapılır.
1 – Sıcak su ile sterilizasyon
-Kaynatma
-Tindalizasyon
2 – Buharlı ısı ile sterilizasyon
-Basıçlı buharla sterilizasyon
-Basınçsız buharla sterilizasyon
D-Nemli ısı ile sterilizasyon
1-Sıcak su
ile sterilizasyon
-Kaynatma: 100 oC de 5-10 dk kaynatma
ile dezenfeksiyon, 30 dakika kaynatma
ile sterilizasyon sağlanabilir . Musluk
suyu kireçli olabileceğinden, damıtık su tercih edilmelidir.
-Tindalizasyon:
-Yüksek
ısıda bozulabilecek antijen, serum ve şeker solüsyonları gibi sıvı maddelerin,
belirli ısı derecelerinde birkaç gün üst üste tutulması ile olur.
-Hidrolize
olabilecek çözeltiler 80-100 oC’ de 30 dk bekletilir.
-Kan, serum
gibi proteinli maddeler ile aşılar 56-60 oC’ de 60 dk bekletilir.
- İşlem 3
gün üst üste tekrarlanır ve her işlem arasında malzemeler 1 gece oda ısısında
bekletilir
a)Basınçlı buharla sterilizasyon
Otoklav denilen cihaz kullanılarak yapılır.
120 oC'de, 1 atmosfer basınç altında, içerisine konan malzemenin büyüklüğüne bağlı olarak 15-45 dakika sterilizasyon uygulanır.
Kolay uygulanması, ucuz ve güvenilir bir yöntem olması nedeni ile gerek Mikrobiyoloji laboratuvarlarında, gerekse hastanenin merkezi sterilizasyon ünitesinde çok sık kullanılan bir yöntem
Bu yöntemle genellikle kuru ısı ile sterilizasyon yapılamayan yüksek ısıya dayanıksız malzemeler, sıvı maddeler ve besiyerleri, ısıya dayanıklı plastik malzemeler, ameliyat giysileri, atılacak olan kültürler, kontamine materyaller, çeşitli cerrahi aletler vs. steril edilirler.
b) Basınçsız buharla sterilizasyon
100 oC ısıda, buharla doymuş bir ortamda, basınç olmaksızın, yarım saat tutulmakla yapılan sterilizasyondur.
Bu amaçla kullanılan cihaza Koch kazanı adı verilir.
Eğer bu cihaz yoksa otoklavlarda bu amaçla kullanılabilir.
Otoklavın kapağı kapatıldıktan sonra vidaları sıkıştırılmaz.
}Bu sayede kapağın kenarından fazla buhar çıkacağı için, ortam buhara doyar, fakat basınç oluşmaz.
100 0C'nin üzerindeki ısıda ve basınç altında bozulacak malzemelerin sterilizasyonunda kullanılır.
II-SÜZME (FİLTRASYON) İLE STERİLİZASYON
-Filtrasyon sıvı ve gazlardan (havadan) partikül ve mikroorganizmaları uzaklaştırmak için çok yaygın kullanılan fiziksel bir yöntemdir.
-Mikrobiyolojide filtrelerin kullanım alanları;
• çözeltilerin ve havanın sterilizasyonu
•farklı büyüklükteki mikroorganizmaların birbirinden ayrılması
•toksin, antijen ve enzimlerin hücrelerden arındırılması
•çözeltilerin saflaştırılması
III-KİMYASAL MADDELERLE STERİLİZASYON Kimyasal maddeler değişik mekanizmalarla (hücre zarlarını bozarak, proteinlerini pıhtılaştırarak, enzimlerini ve çekirdek asitlerini tahrip ederek…) mikropları etkilerler.
Kimyasal bileşikler etki spektrumlarına göre gruplandırılabilirler. Buna göre
1- kimyasal sterilizasyon için kullanılanlar (etilen oksit, formaldehit, klor dioksit, hidrojen peroksit gaz plazma…),
2- yüksek düzey dezenfektanlar (glutaraldehit, ortofitalaldehit, perasetik asit, hidrojen peroksit…),
3- orta düzey dezenfektanlar (alkoller, iyot bileşikleri, klor bileşikleri, fenol bileşikleri, klorhekzidin…) ve
4- düşük düzey dezenfektanlar (dört değerli amonyum bileşikleri…) ayrılabilirler.
1- kimyasal sterilizasyon için kullanılanlar (etilen oksit, formaldehit, klor dioksit, hidrojen peroksit gaz plazma…),
2- yüksek düzey dezenfektanlar (glutaraldehit, ortofitalaldehit, perasetik asit, hidrojen peroksit…),
3- orta düzey dezenfektanlar (alkoller, iyot bileşikleri, klor bileşikleri, fenol bileşikleri, klorhekzidin…) ve
4- düşük düzey dezenfektanlar (dört değerli amonyum bileşikleri…) ayrılabilirler.
IV- RADYASYON (IŞINLAMA) İLE STERİLİZASYON
-Yüksek enerjili iyonizan ışınlar (gama ve beta ışınları) mikroorganizmalar üzerinde öldürücü etki yaparlar.
-Gama ve beta ışınları endüstriyel olarak sterilizasyon ve dezenfeksiyon işlemlerinde (enjektör, kateter, eldiven gibi tek kullanımlık malzemelerin sterilizasyonunda, gıdaların muhafazasında, kozmetiklerin ve çeşitli sıvıların mikroorganizmalardan arındırılmasında…) geniş çapta kullanılmaktadır.
-Radyasyonla sterilizasyon başlıca ısı ile steril edilemeyen ürünler için kullanılmaktadır. Özellikle gama ışınları çok penetran olduğundan ürünler son ambalajları içerisinde işlemden geçerler.
-Ultraviyole ışınlarının penetrasyonu zayıf olduğundan etkinliği ve kullanımı sınırlıdır. Yüzeylerin, sıvıların ve havanın dezenfeksiyonunda kullanılabilmektedir. Etkinlik dalga boyuna, doza, organik madde varlığına ve mikroorganizma tipine göre değişebilmektedir. Uzun süreli maruziyet cilt ve göz bozuklukları oluşturabilir.
Kaynak
Etiketler:
alevden geçirme,
hastalık,
hemşirelik,
hidrojen peroksit,
kaynatmai nemli ısı,
koch kazanı,
mikroorganizma,
otoklav,
pastör fırını,
radyasyon,
sağlık,
sterilizasyon
STERİLİZASYON YÖNTEMLERİ
I-ISI İLE
STERİLİZASYON
1-Kuru sıcak hava
2-Kızıl dereceye kadar ısıtma
veya yakma
3-Alevden geçirme
4-Nemli ısı
A-Sıcak su
- Kaynatma
- Tindalizasyon
B-Buharlı ısı
- Basınçlı buhar
- Basınçsız buhar
II-SÜZME
(FİLTRASYON) İLE STERİLİZASYON
III-KİMYASAL
MADDELERLE STERİLİZASYON
1- Kimyasal gazlarla sterilizasyon
2- Kimyasal sıvılarla
sterilizasyon
IV- RADYASYON
(IŞINLAMA) İLE STERİLİZASYON
1- Ultraviyole
2- X ve gama ışınları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)